top of page

Kuzey Işıklarını İlk Görüşüm

  Buzdan evleriyle ünlü Kiruna'daki Ice Hotel'de kalmak üzere bir otobüsle Rovaniemi'den yola çıkmıştım. Planım, şehrin içine kadar gidip oradan 19 km'lik yol için taksi tutmak yerine otelin olduğu Jukkasjarvi'ye ayrılan yolda inip 7 km'lik yolu yürüyerek gitmekti.

  O yol ayrımına gelince otobüsten indim ve sık ağaçlar arasındaki bir orman yolundan yürümeye başladım.

  Ormanda kestirme olabileceğini düşündüğüm navigasyonda gözükmeyen yollardan birine girdim. Bir süre ilerledikten sonra ağaçların bittiği bir yerde kendimi bir tepede buldum. Jukkasjarvi'ye gitmek için geçmem gereken nehir ve üzerindeki köprü uzakta gözüküyordu. Yakınlarda başka köprü olmaması sebebiyle yürümem gereken mesafeyi kestirme yoldan giderek fazla kısaltamamıştım.

  Her ne kadar yaz biteli daha 3 gün olsa da belki kuzey ışıklarını görebilirim diye orada karşımdaki güzel manzaraya bakarak geceyi beklemeye karar verdim. Beklerken de tripodu kurup fotoğraflarını çektim ama o zamanlar hem tecrübemin hem de ekipmanımın yetersizliğinden karanlıkta çektiğim fotoğraflar sonraki yolculuklarımda çektiklerim kadar iyi değildi...

  Orada hareketsiz geçirdiğim süre boyunca üşümeye başlamam üzerine bavulumdan bir şeyler alıp giydim ama pek yeterli olmadı. Daha Eylül'ün 3'ü olsa da bulunduğum yer kuzey kutup dairesinin kuzeyindeydi... Soğuğa, bir süre sonra bastıracak karanlığa, daha otele gitmem gereken uzun ve zorlu bir yol olmasına aldırmadan beklemeye devam ediyordum.

  Hava daha da kararmaya başlamıştı, tam üzerimde hafif silik buluta benzeyen garip şekilli beyaz bir cisim dikkatimi çekti. İlk başta bulut sandım, sonra acaba kuzey ışığı olabilir mi diye şüphe etsem de bir rengi olmaması sebebiyle bulut olabileceği fikri ağır bastı.

  Ve nehre doğru bakarak beklemeye devam ettim. Artık zifiri karanlık olmuştu, uzun süreli bekleyişimin ardından göremedikten sonra o gün görebileceğimden ümidimi kesmek üzereyken yukarıdaki cisme tekrar bakmak için kafamı kaldırdım.

  Ben nehre doğru bakarak bekliyorken, kocaman bir kuzey ışığı tam arkamdaydı...

  Şekli göze benziyordu. Ben nehre doğru bakarken o da bana bakıyordu sanki :) Yaşadığım kısa süreli şaşkınlığın ardından büyük bir heyecanla hemen fotoğrafını çekmeye başladığım sırada, farklı farklı yerlerde yeni kuzey ışıkları belirmeye başladı. Etrafım kuzey ışıklarıyla sarılmaktaydı. Gökyüzünün bir çok yerinde yavaş hareketlerle değişik şekillere girmekteydiler.

  Ormanın içinde sadece ben ve kuzey ışıkları... Tuhaf olsa da o an onlarla bir bağ kurduğumu hissettim. Bana huzur veren canlı birer varlıklarmış, sadece ışık değillermiş gibi...

  Kuzey Işıkları tutkum, takıntım, sevgim vs... bu şekilde başladı.

  İlk defa kuzey ışıklarını görmüştüm ve görülmesinin çok zor olduğu söylenen bir zamanda karşıma çıkmışlardı. Müthiş bir duyguydu... Yaklaşım yarım saat boyunca oradan etrafımdaki kuzey ışıklarını izledim ve sonrasında kayboldular.

  Yaşadığım büyük mutluluğun ardından hayatın diğer gerçeklerine geri dönme zamanım gelmişti.

  O karanlıkta, tekerlekli bavulum ve sırt çantamla tepeden inmek yerine biraz daha eyimli bir yol olabilir diye düşünerek tepenin kıyısını seyreden yoldan ilerlemeye devam ettim. Biraz ilerledikten sonra ormanın içinde bir kulübenin yanından geçerken bir anda üzerinde sadece iç çamaşırı olan bir adam kulübeden dışarı çıkıp bana kendi dilinde bir şeyler söyledi. İngilizce selam verip turist olduğumu söyledim, sonra o da benimle İngilizce konuşup evinin önünde ne yaptığımı sordu. Nehrin karşı tarafına geçmek için bir yol aradığımı anlattım ama oradan yol olmadığını söyledi.

  Bunun üzerine tepeye geri döndüm ve ardından, yıldız ve ay ışığından başka bir ışık kaynağı olmayan o karanlıkta bavulum ve kamera çantamla birlikte tepeden aşağı inip ağaçların içindeki karanlığa doğru ilerledim. Sonraki yolculuklarımdaki gibi kafa fenerim yoktu ve navigasyona bakmaktan telefonumun şarjı bitmek üzere olduğu için onun ışığını da kullanmıyordum. Ağaçların arasında, karanlığın içinde, tepeden baktığımda aklımda kalan yöne doğru dümdüz gitmeye çalışsam da bazen önüme çıkan engellerden dolayı ufak tefek sapmalarım oluyordu. Bastığım yerler yol değildi, direkt toprak üzerinden yürüyordum, tekerlekli bavulumun tekerlekleri orada daha az etkiliydi, bavulu toprak üzerinde sürüklüyor gibiydim, önüme yükseklikler çıktığında da kaldırmak zorunda kalıyordum ve bu da beni yoruyordu. Bir süre sonra nadiren geçen arabaların seslerini duymaya ve o seslere göre ilerlemeye başlayarak yönümü belki 50-60 derece civarında değiştirdim, her ne kadar düz gitmeye çalışsam da yönüm nehrin ters tarafına doğru biraz sapmıştı. Belki ergenlik dönemimde oynadığım Counter-Strike gibi bilgisayar oyunlarında geliştirdiğim ses dinleyerek birilerinin yerini saptama yeteneğimin faydasını görmüş olabilirim :D

  Bir süre sonra yakınımdan geçen bir araba sesi duyunca sevindim. Yola yaklaşmıştım. Biraz daha yürümemin ardından sonunda caddeye ulaştım. Artık daha az efor harcayarak yürüyebilecektim... Nehre doğru ilerleyip köprüyü geçtim. Birkaç gün öncesinde ben Rovaniemi'deki otele doğru yürürken bir kadın otostop çekmememe rağmen beni görüp durmuş ve otele kadar götürmüştü... O aklıma geldi ve daha gitmem gereken kilometrelerce yol olduğundan otostop çekmeye karar verdim. Geçmekte olan ilk arabaya otostop çektim ve durdu... Beni arabaya alan genç, korku filmlerinde genelde arkadaş gruplarındaki ilk ölenlerin karakteristik özelliğine sahip, heyecanlı, maceraperest birine benziyordu. O saatte orada ne yaptığımı heyecanlı bir şekilde sordu ve anlattım, kuzey ışıklarını sürekli görebildiği için benim önemsemem ona tuhaf geldi. Beni otele kadar bırakarak kilometrelerce yol yürümekten kurtarmıştı sağ olsun.

  Otele geldik ve arabadan indim. Yaz sezonunun bitmesi sebebiyle saat 19.00'dan sonra otelde görevli kalmayacağını bana mailla bildirmişlerdi. Ben de geç kalacağım kesinleşince otobüsten indikten sonra oteli arayıp durumu anlatmıştım ve resepsiyonist kalacağım odanın anahtarını bir zarfın içine koyup ana binanın kapısının önüne bırakacağını söylemişti.

  Ana binaya gidip üzerinde ismimin yazılı olduğu, kapının önüne bırakılmış zarfı alıp içindeki anahtardan kalacağım numaraya baktım. Karanlık olduğu için, girişin hemen karşısındaki üzerinde Ice Hotel'in haritası olan tabelada yazanları okuyamıyordum, bu yüzden fotoğrafını çekip kameradan bakarak kalacağım kulübenin yerini öğrendim. Daha önce de gitmiş olmam sebebiyle orayı biraz biliyordum, karanlık da olsa kalacağım yeri bulmam zor olmadı.

  Odama girdim, yatağa uzandım ve otobüsten indikten sonra yaşadıklarımı düşündüm. Müthiş bir akşamdı. Sonra her yorucu maceramın sonunda olduğu gibi huzurlu bir şekilde uyudum.

bottom of page